SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

NAMAZ BAHSİ

<< 471 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

193 - (471) وحدثنا حامد بن عمر البكراوي وأبو كامل فضيل بن حسين الجحدري. كلاهما عن أبي عوانة. قال حامد: حدثنا أبو عوانة عن هلال بن أبي حميد، عن عبدالرحمن بن أبي ليلى، عن البراء بن عازب؛ قال:

 رمقت الصلاة مع محمد صلى الله عليه وسلم. فوجدت قيامه فركعته، فاعتداله بعد ركوعه، فسجدته، فجلسته بين السجدتين، فسجدته، فجلسته ما بين التسليم والانصراف، قريبا من السواء.

 

[ش (رمقت) أي أطلت النظر إليها. (قريبا من السواء) أي من التساوي والتماثل. وانتصابه على أنه مفعول ثان لوجدت. ومعناه: كان أفعال صلاته كلها متقاربة. وليس المراد أنه كان يركع بقدر قيامه. وكذا السجود والقومة والجلسة. بل المراد أن صلاته كانت معتدلة. فكان إذا أطال القراءة، أطال بقية الأركان. وإذا خففها خفف بقية الأركان].

 

{193}

Bize Hâmid b. Ömer el-Bekrâvî ile Ebu Kâmil FudayI b. Hüseyin El-Cahderî ikisi birden Ebu Avâne'den rivayet ettiler. Hâmid Dediki: Bize Ebu Avâne, Hilâl b. Ebi Humeyd'den, o da Abdurrahmân b. Ebî Leylâ'dan, o da Berâ b. Azib'den naklen rivayet etti. Berâ şöyle demiş;

 

Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birlikte kılınan namazı dikkatle takip ettim: Ve onun kıyamını, arkasından rükuunu, arkasından rüku'dan doğruluşunu, sonra secdesini, sonra iki secde arasındaki oturuşunu, sonra tekrar secdesini, sonra selâm vermekle, kalkıp gitnıesi arasındaki oturuşunu takriben müsavi buldum.»

 

 

194 - (471) وحدثنا عبيدالله بن معاذ العنبري. حدثنا أبي. حدثنا شعبة عن الحكم. قال:

 غلب على الكوفة رجل (قد سماه) زمن ابن الأشعث. فأمر أبا عبيدة بن عبدالله أن يصلي بالناس. فكان يصلي. فإذا رفع رأسه من الركوع قام قدر ما أقول: اللهم! ربنا لك الحمد. ملء السماوات وملء الأرض. وملء ما شئت من شيء بعد. أهل الثناء والمجد. لا مانع لما أعطيت. ولا معطي لما منعت ولا ينفع ذا الجد منك الجد.

قال الحكم: فذكرت ذلك لعبدالرحمن بن أبي ليلى. فقال: سمعت البراء بن عازب يقول: كانت صلاة رسول الله صلى الله عليه وسلم وركوعه، وإذا رفع رأسه من الركوع، وسجوده، وما بين السجدتين، قريبا من السواء. قال شعبة: فذكرته لعمرو بن مرة فقال: قد رأيت ابن أبي ليلى، فلم تكن صلاته هكذا.

 

[ش (أهل الثناء والمدح) منصوب على المدح أو على النداء. (ولا ينفع ذا الجد منك الجد) أي لا ينفع ذا الغنى عندك غناه. وإنما ينفعه العمل بطاعتك. ومنك، معناه عندك، قاله الجوهري].

 

{194}

Bize UbeyduIIah b. Muâz El-Anberî de rivayet etti. (Dediki): Bize babam rivayet etti. (Dediki): Bize Şu'be, Hakem'den rivayet etti. Demiş ki:

 

Kufe'yi İbnu'l-Eş'as zamanında bir adam (Hakem bu adamın adını da söylemiştir) idaresi altına alınca UbeyduIIah b. Abdillâh'a halka namaz kıldırmasını emretti. Bunun üzerine o da namaz kıldırmağa başladı. Başını rükudan kaldırdığı vakit ben şu duayı okuyuncaya kadar ayakta kalırdı: «Allâhım! Ey Rabbimiz! Gökler dolusu, yer dolusu, onlardan sonra dilediğin herşey dolusu hamd sana mahsustur. Mecd-ü senaya ehil olan Allah'ım! Senin verdiğini menedecek, menettiğini de verecek yoktur. Senin katında hiçbir varlık sahibine varlığı fayda verecek değildir.»

 

Hakem demiş ki: Ben bunu Abdurrahmân b. Ebî Leylâ'ya anlattım. O da şöyle dedi: «Ben Berâ ibn-i Âzib'i şunu söylerken işittim:

 

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in namazı ve rükuu, başını rükudan kaldırışı, sücudu ve iki secde arası oturuşu takriben birbirine müsâvî idi.»

 

Şu'be şöyle demiş: «Ben bunu Amr b. Mürre'ye anlattım da o: Ben ibn-i Ebî Leylâ'yı gördüm onun namazı böyle değildi; dedi.»

 

 

(471) حدثنا محمد بن المثنى وابن بشار. قالا: حدثنا محمد بن جعفر. حدثنا شعبة عن الحكم؛ أن مطر بن ناجية لما ظهر على الكوفة، أمر أبا عبيدة أن يصلي بالناس. وساق الحديث.

 

{….}

Bize Muhammedü'bnü Müsennâ ile ibn-i Beşşâr rivayet ettiler. Dediler ki; Bize Muhammed b. Câ'fer rivayet etti. (Dediki): Bize Şu'be, Hakem'den naklen rivayet ettiki: Matar b. Naciye Kufe'yi raptedince Ebu Ubeyde'ye halka namaz kıldırmasını emretmiş... Ve hadisi rivayet etmiştir.

 

 

İzah

Bu hadîsi Buhârî-Ezan» ve «Namaz» bahislerinde, Ebu Dâvud, Tirmizî ve Nesaî de «Namaz» bahsinde tahrîc etmişlerdir.

 

Hadîs, namazda kıraat ve teşehhüdün hafif, rüku, sücut ve onlardan doğrulurken

tume'nîneti, yâni azanın sükunet bulacağı kadar durmayı uzunca tutmaya delildir. Hadîsin ikinci rivayetinde Takriben birbirine müsavi idi,» denilmesi, bazı fiillerin diğerlerinden biraz daha uzun olduğunu gösterir. Bu da kıyam hâline mahsustur. Teşehhüdde dahî mümkündür.

 

Nevevî’nin beyânına göre bu hadîs bazı ahvâle hamledilmiştir. Yoksa buraya kadar geçen hadîslerden Resulullah (Sallallahu Aleyhi veSellem)'in kıyamı uzatırdığı anlaşılmıştır. Hattâ sabah namazında altmışdan yüze kadar âyet, öğle namazında sure-i secdeyi okurdu. O namaza durduğu vakit cemâatdan biri «Bakî'» tarafına kazâyi hacete gider; sonra evine dönerek abdest alır, mescide gider ve ilk rek'âta yetişebilirdi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in akşam namazında «Tur» ve «Mürselât» surelerini, Buharî'nin rivayetinde «Arâf» ve ona benzer sureler okuduğu beyân edilmiştir. Bunlar gösteriyor ki: Resulullah (Sallallahu Aleyhive Sellem)'in zaman zaman kıraati uzattığı olurmuş. Binâenaleyh babımız hadîsleri bâzı vakitler mânâsına hamledilmiştir.

 

«Selâm vermekle, kalkıp gitme arasındaki oturuşunu takriben müsâvî buldum.» cümlesi Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in namazdan selâm verdikten sonra orada bir parça oturduğuna delildir.

 

Kufe'yi zapteden zâtın ismi hadîsin birinci rivayetinde tasrîh edilmemiş ise de, ikinci rivayette bunun Matar b. Naciye olduğu bildirilmiştir Ebu Ubeyde Hz. İbni Mes'ud'un oğludur.